Monday, February 28, 2011

Organik Üretimin Dayandığı Temeller

Çevre ve tarım yaşamın iki temel dayanağıdır. Onları koruyup gelecek nesillere temiz olarak aktarmak bir insanlık görevidir.   (Türk, 2004)
Organik üretimi inceliklerine kadar anlayabilmek için önce çevre ile ilgili gerçekleri ve tarımsal ön bilgileri incelemek gerekmekedir. 

Organik Üretimi Tetikleyen Nedenler

“Organik üretim çevre dostudur” görüşü ve insanların güvenli gıda arayışına yönelmeleri organik üretimi tetikleyen iki ana neden olmuştur. Organik kavramının çevre kavramıyla özdeşleşmesi, rahat ve sağlıklı yaşamak (Ekolojik Yaşam) isteyen tüketicileri her türlü organik ürün(bio ürün) ve bio hizmet arayışına yöneltmiştir.

Organik Üretim Fikri Nerede Doğdu? Nasıl Gelişti?

Organik üretimin ilk filizleri Almanya’da yeşerdi. Antroposof (insan bilimleri filozofu)
Dr. Rudolf Steiner 1922 yılında ilk aşıyı yaptı. (Steiners Impulse) Dr. Steiner toprak-bitki-hayvan ve insan arasındaki yaşam süreçlerinin birbirini etkilediğini gözlemledi. Toprağın verimliliği ve bitkinin beslenmesi konusunda vazettiği kurallar bugün de geçerliliğini koruyor.
 
Dr. Rudolf Steiner
19. yüzyılda tarımda kimyasal maddeler kullanılması sonucunda toprak-bitki-hayvan arasındaki biyodinamik denge bozuldu. Bundan insan da nasibini aldı. Bu konu ilk kez Dr. Rudolf Steiner tarafından ifade edildi. Dr.Steiner Alman çiftçilerinin şikayetlerini dinlemiş, onlara çözüm yolları önermiştir. Dr. Steiner’in bu önerileri organik tarımın ilk kurallarını oluşturdu. 1924 yılından itibaren tertiplediği tarım kursları (Landwirtschaftliche Kurse) Birinci Dünya Savaşı sarhoşluğunu henüz üzerinden atamamamış Alman çiftçileri için anlaşılması oldukça zor derslerdi. Dr. Steiner biyolojik-dinamik tarım metodlarını 1929 yılında kamuoyuna açıkladı.
 
 
O yıllarda Almanya savaşın yaralarını sarmakla meşguldü. Halkı besleyebilmek için bol miktarda suni gübre ve zehirli böcek öldürücüler kullanılıyordu. Dr. Steiner’e kulak veren çiftçiler ise, suni gübre yerine Steiner’in formüle ettiği preparatları kendileri hazırlayıp, uyguluyorlardı. Zehirli ilaçlar yerine de fiziki ve biyolojik metodlara baş vuruyorlardı.
 
“Organismus” tabirini ilk kez kullanan Dr. Steiner olmuştur. “Yüksek düzeyde bir düzen içindeki organizma” deyip, “İnsan, yeryüzü ile kozmos arasında entellektüel bir varlıktır” diye ekliyordu.
 
Dr.Steiner 20 yıl boyunca varoluşun temel sorunlarını inceledi. Şu güzel benzetme onundur: “Bir ressam eserini kendi elleriyle ortaya çıkarır. Ressam eserine rengini, şeklini kendi elleriyle verir. Çiftçi ise tohumunu toprağa atar, gereken hizmetleri yapar. Fakat topraktan çıkan bitkinin boyu, şekli, rengi, miktarı çiftçinin iradesi dışında gelişir.
 
Toprak, bitki, hayvan büyük organizmanın birer organıdır. Bitki ve hayvan ile evren arasında kuvvetli bir kozmik bağlantı vardır.
 
Dr. Steiner sentetik azot bileşiklerini, kolay çözülen fosfatları, klor içerikli sodyum tuzlarını yasakladı. Gübrelemenin esaslarını belirledi. Sığır gübresini, bitki atıklarından yapılan kompostu; kemik, boynuz, kanat ve kan unundan oluşan organik gübreyi, baklagillerle yeşil gübrelemeyi, ekim nöbetine sıkça baklagil koymayı çiftçilere tavsiye etti. Baklagillerin biyolojik azot toplayıcısı olduğunu, havadaki azotu emerek köklerinde biriktirdiğini, mikrobiyolojik organizmaların toprağın yapısını mükemmelleştirdiğini insanlar ilk kez Dr. Steiner’den işitti. Bu bilgilerin doğruluğu hala geçerli.
 
Dr. Steiner aşısının temeli akıl, ruh ve astroloji üzerine yoğunlaşıyordu. Dinleyicilerin çoğu birçok konuya akıl erdiremiyordu. Dr. Steiner’i anlamak hakikaten zordu. Dr. Steiner tarım kursuna gelenlere, ayın evrelerini izlemelerini, tohum ekme, sulama, çapa, hasat gibi tarımsal aktiviteleri ayın belirli evrelerine göre yapmalarını öneriyordu. Ona inanan çiftçiler önerilerini aynen uyguladılar.
 
Dr. Steiner bitki besleme, hastalık ve zararlılara karşı da çeşitli preparatlar önerdi. Kozmik ritimleri dikkate aldı. Ayın ve arka plandaki yıldızların ritimlerinin yeryüzünü etkilediğin toprağa ve bitkiye tesirli olduğunu anlattı. Bitkinin kök, sap, yaprak, çiçek ve meyvesinin kozmostan etkilendiğini,bu nedenle kozmik güçlerden faydalanmak için, tohum ekme, çapa yapma, gübreleme, sulama ve hasat gibi aktivitelerde zamanlamanın çok önemli olduğunu savundu. Ayın evrelerinin cetvellerini düzenledi. Ona inanan çiftçiler tarım kurslarında öğrendiklerini aynen uyguladılar. Böylece Biyolojik-Dinamik Tarım Ekolü’nün temeli atılmış oldu.
 
Bu durum kısa sürdü.Almanya’da Hitler iktidara gelince, organik tarım metodlarını yasakladı. Savaş sonrası açlık sorununun çözümü için tek çarenin kimyasal gübre ve ilaç kullanmak olduğuna karar verildi.Bilimadamları, endüstri babaları ve etkin propaganda sayesinde ucuz fiyatlarla satılan inorganik gübreler yaygınlaştı.
 
Hitler’den sonra organik tarımcılar tekrar ortaya çıktı. Dr. Steiner’in öğretilerini unutmayanlar “Demeter” (Yunan mitolojisinde tarım ve bereket tanrıçası) adını verdikleri bir ekol oluşturdular. Demeter, faaliyetini bugün de etkin bir şekilde sürdürüyor. Türkiye’de de faaliyet gösteren Alman Rapunzel firması Demeter ekolüne mensuptur. Buğday Ekolojik Yaşam Derneği de   Demeter ekolüne sempati duymaktadır.
 
Dr. Steiner’in sağlıklı bitki hakkındaki öğretileri doktor ve eczacıları da etkiledi. Beşeri ilaç hazırlama laboratuvarları ve terapi klinikleri kuruldu. Antroposofik tıb gelecek vaadeden alternatif tıb metodu oldu. Almanya bugün altıyüzbin ton tıbbi ve aromatik bitki ithal etmektedir.
Dr. Steiner’in çalışmaları sadece organik tarımı değil, ekolojik yaşam etkinliklerini de kapsamaktadır.Böylece geniş anlamda organik üretim kavramı ortaya çıkmaktadır.
 
Dr. Müller 1930 yılında İsviçre’de Çiftçi Memleket Hareketi adında bir tarımsal organizasyon kurdu. Dr. Steiner’in organik tarım kurallarını kozmos etkilerini dışlayarak benimsedi.
 
Dr. Müller, oluşturduğu sistemin hedeflerini şöyle açıklamıştır:
  • Üretim masraflarını azaltmak
  • Ürün kalitesini artırarak satışı garantilemek
  • Küçük çiftçileri krizlerden etkilenmeyecek hale getirmek
Dr. Müller’in kuralları kozmik etkiler ve preparatlar hariç Dr. Steiner’in öğretilerine çok yakındır.
Dr. Müller’in kuralları:
  • Toprağın yufka sürülüp, iyi havalandırılması
  • Humus fermentinin kullanılması
  • Baklagillerin ekim nöbetine sıkça alınması
  • Enerji tasarrufu sağlanması
  • Girdilerin işletme içinden sağlanması
  • Azotun yalnız organik formda kullanılması
  • Toprak yapısını iyileştirmek için kireç, kaya unu, torf gibi iyileştiricilerin düşünülmesi
  • Bitki hastalıklarına karşı S (Kükürt) ve Cu (Bakır) bileşiklerinin kullanılması
  • Bitki zararlarına karşı ısırgan otu, arap sabunu, zararlılara ve hastalıklara karşı bitkilere direnç sağlayan silisyumlu kaya tozu kullanılması
 
Dr. Müller’in öğretileri sonucunda Organik-Biyolojik Tarım Ekolü oluştu.İsviçre’de kurulmasına rağmen Almanya’da çok yaygınlaştı. Günümüzde bu ekolün temsilcileri Almanyada Naturland, İsviçrede Bioswiss’tir.
 
Biyolojik-Dinamik ve Organik-Biyolojik ekollerinden başka bir de Anog Ekolü vardır. Westfalia’da kurulmuştur. Anog ekolünün kuralları şunlardır:
  • Yüksek verimden feragat etmek
  • Kültür bitkisi, yabani ot, hastalık yapan mantar ve virüsler ile zararlı böcekler arasında biyolojik rekabet esasına dayanan çok yönlü ekim nöbeti uygulamak
  • Biyolojik değeri yüksek besinler üretmek

Organik üretim Nedir?

Organik üretim, bir taraftan agronomik (tarımsal-ekonomik) malların ulusal piyasa için yeterli ve sürdürülebilir şekilde üretilmesini, diğer taraftan bu süreç içerisinde ekosistemin de korunmasını hedeflemektedir.Amaçlanan bu başarı, biyosfer hakkında sahip olunan bilgiye, sorumluluğa ve saygıya dayanmaktadır.

Organik üretim daha kaliteli bir hayat sürmek isteyen insanlara güvenli gıda ve gıda dışı ürünleriyle enerji, güzellik ve eğlence olanakları sunan, aynı zamanda gıda ve hizmetleri üreten insanlara da ekonomik yara sağlayan bir üretim sektörüdür.

Organik üretim daha genel bir kavram olarak gözüküyor. Organik tarım , ekolojik yaşam ve bio ürünler diye üç ana bölümde incelediğimiz organik üretim, bio gıdalar yanında gıda dışı bio ürünler ile agraturizm, eko-turizm, agro-eko turizm gibi ekolojik yaşam etkinliklerini de kapsıyor.

Başlangıçta tarım topraklarının korunmasını hedef alan organik üretim, zamanla genişleyerek tüketicilere sağlıklı beslenmesi konusun da kamsamına almış;üretim yapan kişinin haklarının , üretime katılan hayvanların refahını gözetmeyi ve adil ticaret yapmayı hedefleri arasına katmıştır.

Türkiye'de organik üretim sektörü:
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı,
Çevre ve Orman Bakanlığı,
Kültür ve Turizm  Bakanlığı gibi değişik Bakanlıkların yetki ve ilgi alanına girmektedir.

Organik kent tarımı ile su koruma havzalarında organik tarım söz konusu olunca, belediyer de devreye girmektedir.