“Arı” dendiğinde çoğumuzun aklına ilk belkide sadece bal gelir. İşin ilginç yanı ise bal dendiğinde hemen kafamızda emsalsiz tadı olan bal şekilleniverir. Aslında arı dediğimiz bu mucizevi varlık sadece bal üretmez. En az bal kadar, belki belli konularda baldan çok daha üstün başka gıdalarda üretir. Bunlar arı sütü, polen ve içlerinde en az bilineni olan propolistir ya da diğer adı ile arı yapışkanıdır (bee glue). Bu yazımızda propolisin ne olduğunu ve insana ne tür faydalar sağlayabildiğini paylaşacağız.
Propolis nedir?
Propolis oldukça sert , arıların bitki reçinelerinden ve özlerinden toplayarak kovanlarındaki açık ya da çatlak kısımları kapatmak ve kovanı sterilize etmek için ürettikleri resinöz bir maddedir. Arılar virus ve bakterilerden etkilenmezler, bu konu her ne kadar hala araştırma konusu olsa bile nedeninin propolisten kaynaklandığı tezi kabul görmüştür. Bunun yanında kraliçe arının yumurtalarını bıraktığı kutucukların üstü ince bir propolis astarı ile arı tarafından kapatılır.
Propolisin içeriği nedir?
Bahsettiğimiz üzere arının belli ağaç ve bitkilerden topladığı reçineleri kendine haz özümsemesi ile oluşur. Önemli oranda magnesyum, kalsiyum, fosfor, potasyum , B1 ve B2 vitaminleri, beta karoten ve P Vitamini (bioflavonoid) içerir.
İçeriğindeki en önemli olan ve propolise gücünü veren madde bioflavonoid’dir. Bu madde insandaki kılcal damarların ve bağlayıcı dokuların güçlenmesi için çok önemlidir. Bunun yanında vucüdün C vitaminini emmesini ve bunu kullanmasını kolaylaştırır. Solunum yolları enfeksiyonlarını , kanayan diş etleri, ağız yaraları , damarlardaki varisler ve daha birçok hastalığın tedavisi için çok enemli bir etkendir. Bu nedenle sağlık sektöründe ve özellikle ilaç üretiminde yoğun olarak kullanılır.
Propolis antiviral, antibakteriyel, antiseptik ve antifungaldır.
Propolis bir dönemler “Rus penisilini” olarak isim yapmıştı. Bunun nedeni Rus bilimadamlarının propolis üzerinde yaptıkları önemli çalışmalardır. Bu çalışmalarından en önemlisi propolis verdikleri bir grup tavşanın , propolis verilmeyenlere göre hastalılı hücrelere karşı çok daha dayanıklı olduklarını ispatlamalarıdır. Hatta ve hatta yapılan çok sayıdaki denemelerde propolis verilen hayvanların , sadece antitoksin verilenlere göre dahi, hastalıklara karşı kat ve kat dayanıklı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Belkide propolisin en büyük özelliği bilinen antibiyotiklerden çok çok daha etkili ve güvenli oluşudur. Propolis’in yan etkisi, toksik etkisi yoktur. Birçok antibiyotik gibi insan vücüdunda bulunan faydalı bakterileri yok etmez. Bu nedenle doğada bulunan en güçlü antibiyotiğin propolis olduğu bilim dünyası tarafından kabul görmüştür.
Propolis tercihi ve temini
Öncelikle şunu belirtelim, her propolis aynı kalitede değildir. Bitkilerin reçineleri salgılama oranlarının ve çeşitliliklerinin yüksek olduğu bölgelerdeki propolisler daha iyidir. Bu bölgeler özellikle kuzey iklimleridir. Özellikle Kanadanın bazı bölgelerinde elde edilen propolislerin en iyi propolisleri olduğu söylenebilir.
Türkiyede üretilen propolislerde oldukça kaliteli olmakla birlikte, ülkemizde genelde ithal propolis satılmaktadır. Bunun nedeni dışarıdan ucuz , kalitesi düşük propolis getirilebilmesidir. Propolis toz, sıvı ile karıştırılarak, tablet şeklinde yada saf olarak temin edilebilmektedir. Gerçekbal olarak sadece kendi arılarımızdan elde ettiğimiz sınırlı sayıdaki saf propolisi dileyen ziyaretçilerimize max 200 gram (mümkün olduğunca fazla kişiye verebilmek için) olarak gönderebileceğiz. Saf propolis sıcak su içinde eritilerek ya da ağızda emilerek kullanılabilir. Yapışkan olduğu için çiğnenmemesi gereklidir. Günde bir ya da iki defa 500mg propolis tüketmek yeterlidir.
Wednesday, November 23, 2011
Katkısız Bal Olur mu? | Organik Bal
Bu soruya peşinen vereceğimiz cevap evet kesinlikle olur.
Arıcılar , hem arılarının daha kuvvetli olması , hem de daha çok bal üretimi yapabilmek için , arılarına besin takviyesi olarak şeker veya şekerli katkı maddeleri vermektedirler.
Piyasada satılan balın çok büyük bir kısmı bu şekerli ballardan oluşmaktadır. Maalesef artık arıya şeker vermek sıradan bir davranış olarak görülmektedir. Hatta verilen şekerin azlığı çokluğu kıyaslanarak , arıya şeker verilir ama az verilmesi gerekir düşüncesi benimsenmiştir.
Peki ; şeker verilmeden de bal üretilebilir mi? Evet üretilir. Az üretilir , çok değerli olur , ticari olarak sürdürülmesi , bu piyasa şartlarında zordur. Ama üretilmesi mümkündür. İşte biz balımızın 0 ( sıfır ) şeker ile üretildiği konusunda size garanti veriyoruz ve bununla gurur duyuyoruz.
Diyebilirsiniz ki , arıya neden şeker veriliyor da saf bal üretimi tercih edilmiyor? Arıya şeker verilerek alınan balın miktarı , şeker verilmeden , organik üretim yapılınca üretilen baldan 5-10 kat daha fazladır. Bu da sanırım bu soruya net cevabı vermektedir.
Kaldı ki , mevsimsel şartların olumsuz olması durumunda örneğin aşırı soğuklar , kışın uzun sürmesi , aşırı sıcaklar , kuraklık , rüzgar, don , fırtına , çekirge sürüleri vs gibi olumsuz etkenler saf bal üretimini olumsuz olarak etkilemektedir. Arıların kovan içinde sağlıklı olmaması , üşümesi , hastalanması , kovan dışına çıkmakta zorlanması , çıktığında da yeterli gücü bulamaması , bulsa bile bal toplayacağı çiçeklerin yetersiz olması sözkonusudur. Oysa arıya şeker verdiğinizde , arı çok az miktarda çiçek nektarı toplamış olsa bile bunu şeker ile harmanlayarak bal üretebilir ve bal rekoltesi yüksek miktarlarda olur.
Sunday, September 18, 2011
Organic Garden
Here are some organic gardening tips for everyone that realizes the importance of organic gardening nowadays. The organic gardener does not use any synthetic products, fertilizers and pesticides to grow plants. Instead, he uses certain natural substances to eliminate pests and grow healthy green house plants.
If you want to grow plants or someroses in your garden organically, you can seek the help of online resources to obtain useful organic gardening tips.It is imperative to choose proper plants that suit your area, so that you can create a healthy, problem free garden. The most important aspect in anorganic garden is proper feeding of the soil. Plants get water, air and essentialnutrients only from the soil. It is therefore crucial to feed the soil effectively. Clay soil is rich in nutrientsand it can hold water better. Sandy soil is well drained. Sometimes, holding too much water can affect the growth of the plants. Hence, mixing clay and sandy soil in a proper proportion can help with a healthy growth of plants.
• Many insects and animals are considered beneficial, as they prey on the pests. Lady bugs, lizards, frogs, birds and snakes can contribute to the balance in your garden.
• It is advisable choosing plants that can grow well in your locality. For instance, if you live in a place that receives plenty of sunshine, avoid choosing plant varieties that thrive on a moist environment.
• Build greenhouse and extend the growing season of your plants. If you want to grow plants that are not common in your locality, building a greenhouse is the best option.
• Experiment with tenacious plants after doing some research and prepare your winter garden.
Organic Gardening Advice from GrowingAnything.com - Organic landscaping and gardening advice, including vegetable garden tips, herb garden plants, fruits, nuts and grains, indoor and greenhouse gardening and how to grow flowers, grass, plants and trees for landscaping.
Using Organic Matter
Organic matter does wonders in your garden. It is in fact the natural foodof the soil and plants. You cannot imagine organic home gardening without organic matter. Organic matter feeds the microorganisms and beneficial insects. In order to prepare organic matter, you just need to allow the fallen leaves to decay. They not only feed the soil, but also prevent erosion. Vegetable and fruit peels, straw, paper, grass pieces and garden water are also some of the good organic matter.Animal manure is rich in soil nutrients, but it should be aged for at least six months. Fresh manure can burn the plants. It may also contain bacteria that cause diseases. You can prepare a compost heap and add fresh manure in it. Cow, chicken and sheep manure are very beneficial for growing healthy plants.Helpful Organic Gardening Tips
• You can use organic pesticides to reduce the damages caused by insects.• It is advisable choosing plants that can grow well in your locality. For instance, if you live in a place that receives plenty of sunshine, avoid choosing plant varieties that thrive on a moist environment.
• Build greenhouse and extend the growing season of your plants. If you want to grow plants that are not common in your locality, building a greenhouse is the best option.
• Experiment with tenacious plants after doing some research and prepare your winter garden.
Benefits Of Organic Gardening
Organically grown plants/trees yield vegetables and fruits that are rich in vitamins and nutrients. They reduce the chance of consuming harmful chemicals, as they do not use any growth hormones, fertilizers or toxic substances. Organic food tastes good and is great for the environment. You need not spend a lot in order to create an organic garden. In fact, you save on the amount you spend on chemical fertilizers. You can just compost kitchen scraps and prepare organic matter. If you are willing to put in a little effort in your home garden using these organic gardeningtips, you can grow your own vegetables and fruits organically and lead a healthy life.Organic Gardening Advice from GrowingAnything.com - Organic landscaping and gardening advice, including vegetable garden tips, herb garden plants, fruits, nuts and grains, indoor and greenhouse gardening and how to grow flowers, grass, plants and trees for landscaping.
Thursday, September 8, 2011
Organik Tarım İlkeleri
Organik tarımda farklı bitkisel ve hayvansal ürünler için farklı üretim yöntemleri mevcut olup bunların ortak ilkeleri şunlardır: 1. Öncelikle, tarımsal üretimde, üretim ile ilişkili tüm faktörler ve olaylar bir bütün halinde dikkate alınmalı ve organik üretim yapan tarım işletmesinin kendi kendine yeterliliği sağlanmalıdır. Bunun için toprak, bitki, hayvan ve insan arasındaki doğal döngünün doğal kökenli hammaddeler kullanılarak mümkün olduğunca işletmenin kendi içinden veya yakın çevresinden sağlanmasına gayret edilmelidir. 2. Tarımsal üretimle beraber ortaya çıkan ve yakın çevreden temin edilen tüm hammaddelerin ve diğer işletme girdilerinin çevreyi tehdit eden her türlü etkisi azaltılmalı veya bunlardan tamamen kaçınmaya çalışılmalıdır. 3. Toprağın iyileştirilmesi ve içindeki organizmaların korunması, beslenmesi sağlanmalı; toprak sömürülmemeli; tersine doğal verimliliği arttırılmalıdır. Bunu sağlamak için münavebe, organik gübreleme yapılmalı ayrıca uygun toprak işleme yöntemleri kullanılmalıdır. Örneğin çiftlik gübresi ve/veya organik atıklar kullanılarak aerobik ortamda hazırlanan kompost amaca uygun bir şekilde kullanılır. Bundan başka kaya unları, alg ürünleri, diğer ilave maddeler kullanılabilir ve yeşil gübreleme yapılabilir. Bu uygulamalarla toprağın biyolojik olayları teşvik edilerek bazı bitki besinleri dolaylı yoldan hareketli hale getirilmekte böylece bitkinin sağlıklı ve dengeli büyümesine ortam sağlanmaktadır. 4. Bitkilerin hastalıklar ve zararlılara karşı direnci bazı ek desteklemelerle arttırılmalıdır. Örneğin, çok yıllık bitkilerde, bitki altına ve/veya sıra aralarına yapılacak ekimlerin mevcut organik ortama uygun ve dengeli karışımlar halinde hazırlanıp uygulanması, yapılacak münavebelerde karışımda baklagil miktarının yüksek tutulması bitkisel üretim ve hayvancılığın kombine edilerek yapılması gibi uygulamalarla bitkilerin direnci arttırılabilir. 5. Bitki tür ve çeşitlerinin (keza hayvanların) seçminde, üretim yapılacak yerin organik koşulları ve bu koşullarda hastalıklara en az seviyede yakalanma olasılıkları dikkate alınmalıdır. Bunun yanında sağlıklı, dayanıklı tohum, fidan ve hayvan kullanılmalıdır. 6. Organik tarımda, bitki sağlığı açısından yukarıda adı geçen ve etkileri uzun sürede görülebilen önlemler yanında, erken uyarı sistemlerinin kullanılması ve faydalı canlıların teşvik edilmesi de bitki koruma kavramının önemli bir parçasıdır. Bu konuda zararlılarla mücadelede biyoteknik yöntemler (örneğin Bacillus thuringiensis preparatları, feromon tuzakları, faydalı akarlar vb.) ve kültürel önlemler ( örneğin yabancı otların toprak işlemeyle veya yakarak yok edilmesi, vb.) uygulanabilir. Eğer sorun ürünü tehdit edici boyutlra ulaşırsa o zaman bitkisel veya mineral kökenli özel maddeler ve preparatlar kullanılabilir. 7. Yukarıda anlatılan, toprak strüktünü iyileştirici ve humus miktarını arttırıcı önlemlerle beraber toprağı koruyucu, enerji tasarrufu sağlayan, çalılşılan yerin koşullarına uygun toprak işleme yöntemleri uygulanmalıdır. Bunun için toprağın yapısı ve koşullarına dikkat edilmeli, çizici aletlerle çalışılmalı, pulluk gibi toprağı devirerek işleyen aletlere mümkün olduğunca az yer verilmeli, ve temel kural olarak gereğinden fazla sayıda toprak işlemeden kaçınılmalıdır. 8. İşletmedeki hayvanların sağlığının iyi, verimlilik kapasitesinin yüksek ve uzun ömürlü olması teşvik edilmelidir. Bunun için ağılların usülüne uygun olması, beslenmenin mümkün olduğunca işletmenin kendi ürünleri ve yem bitkileriyle sağlanması, yemlere kimyasal maddeler (antibiyotikler, kilo arttırıcı katkı maddeleri vb.) katılmaması, uygun ıslah çalışmaları ile istenen gelişmelerin temin edilmesine çalışılmalıdır. 9. Yetiştirilen hayvan miktarı kullanılan tarımsal araziye uygun olmalı ve 1 hektar için 1 büyükbaş hayvan düşünülmelidir (Almanya’da bu sayı 1 hektar için 1.1 büyük baş hayvandır). Bununla beraber organik tarım mevcut koşullara göre hiç hayvan beslemedende yapılabilmektedir. 10. Bilindiği gibi taramsal üretimde, verim ve kalite arasında ters bir orantı mevcuttur. Genel kural olarak ikisi arasında denge kurulmalıdır. Ancak organik tarımda bu denge oluşturulur iken kalitenin, ürün miktarına göre öncelik aldığı unutulmamalıdır. 11. Organik üretim yapan tarım işletmesinde başta petrol olmak üzere fosil yakıtlar ve diğer enerji kaynakları optimum verimi sağlayacak düzeyde azami tasarruf kuralına uyularak kullanılmalıdır. Enerji kullanımında güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi doğal enerji kaynakları olabildiğince tercih edilmelidir. 12. Tarım işletmesi çok yönlü ve çekici bir şekilde düzenlenmelidir (peyzaj düzenlemeleri, meyve bahçeleri vb.). Bu amaçla dinlendirici etkiye sahip bir mekanın kurulması, bunun muhafazası ve uzun süreli faydalı üretim esas alınmalıdır. 13. Organik tarım işletmeleri gelişme olanakları bulunan; üreticiye, çalışanlarına tatmin edici kazanç ve imkan sağlayabilen yeterlilikte olmalıdır. Organik işletmede, işletme organizasyonu çok yönlü olduğundan girişimcinin rizikosu azalmaktadır. Bunun yanında işletmede kullanılan enerji ve girdilerde azalma ekonomik avantaj sağlamaktadır. 14. Organik tarımda kullanımı yasaklanan bazı maddeler şunlardır: a. Sentetik kimyasal gübreler ve sentetik kimyasal ilaçlar b. Depoda koruyuculuğu arttıran ve hasattan sonra olgunlaşmayı teşvik eden sentetik kimyasal maddeler c. Bitki ve hayvan yetiştirmede hormonlar ve büyüme düzenleyici maddeler 15. Organik tarım hiç ilaç kullanılmadan yapılan bir tarım değildir. Örneğin; 18 Aralık 1994 tarih, 22145 sayılı Resmi gazetede yayınlanan yönetmelikte de ifade edildiği gibi, organik olarak üretilmiş ürünlerin işlenmesi ve hazırlanması sırasında kullanılabilecek maddeler yanında, tarımsal üretimde bitki besin maddesi olarak ve hastalık kontrolünde kullanılabilecek ürünler belirtilmiştir. Buna göre; a. Gübreleme ve Toprak İyileştirmede kullanılabilecek madde ve ürünler: Çiftlik ve kanatlı gübresi, çiftlik ve sıvı atıkları (şerbet), saman, torf, mantar üretim artığı ve diğer organik ortamlar, organik ev atıkları kompostları, bitki artıkları kompostu, mezbaha ve balık endüstrisinden kalan hayvansal atıkların işlenmiş ürünleri, gıda ve tekstil endüstrisi organik yan ürünleri, deniz yosunları ve deniz yosunları ürünleri, talaş ağaç kabukları ve odun atıkları, odun küfü, tabi fosfat kayaları, kalsiyumlu aliminyum fosfat kayacı, volkanik tüf, potasyum kayacı, potasyum sülfat (kontrol organınca tanınmış), kireç taşı, tebeşir, magnezyum kayacı, kalkerli magnezyum kayacı (dolamit), magnezyum sülfat (epson tuzu), kalsiyum sülfat(jips),iz elementler (Cu, Fe, Mn, Mo, Zn, Br) (kontrol organınca tanınmış), kükürt (kontrol organınca tanınmış), kaya unu, kil (Bentonit, perlit), b. Bitki zararlı ve hastalıkların kontrolünde kullanılabilecek ürünler: Chrysanthemum cinerariaefolium’dan ekstrakte edilen muhtemelen bir sinerjist ihtiva eden phyrethrins esaslı preparatlar, Derris elliptica’dan elde edilen preparatlar, Quassia amara’dan elde edilen preparatlar, Ryania speciosa’dan elde edilen preparatlar, balmumu, diatoma (Diatomaceous) toprağı, kaya tozu (unu), tuzaklarda kullanılmak koşulu ile tüksek hayvan türlerini dirençli yapan ve metal dehyte esaslı preparatlar, kükürt, bordo bulamacı, burgundy bulamacı (karışımı), sodyum silikat, sodyum bikarbonat, potasyum sabunu (arap sabunu), pheromone preparatları, Bacillus thuringiensis preparatları, granüler yapıdaki virus preparatları, bitki ve hayvan yağları, parafin yağları.
Saturday, August 20, 2011
Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi Başkanı Dağlı, Organik sigara, normal sigaradan daha az öldüren bir sigara değil dedi.
Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi Başkanı Dağlı, Organik sigara, normal sigaradan daha az öldüren bir sigara değil dedi.
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, Sakarya İl Tütün Kontrolü Kurulunun sigara yasağına destek veren kişiler için düzenlediği ödül törenine katıldı. Prof. Dr. Dağlı, tören öncesinde Adapazarı Kültür Merkezi nde düzenlediği basın toplantısında, 19 Temmuzda kapalı alanlarda sigara içmenin yasaklanacağını hatırlatarak, Türkiye nin dumansız 6. dünya ülkesi olacağını söyledi. Türkiye de yasanın uygulanmasına çok az bir zaman kala kanunun önüne geçmeye çalışanların organik sigara tartışmasını ortaya attıklarını ifade eden Prof. Dr. Dağlı, şunları kaydetti:
“Organik sigara normal sigaradan daha az öldüren bir sigara değil. Tütün tarımını organik de yapsanız, içine katkı maddeleri de koymasanız, aynı derecede öldürücüdür. Bunun arkasında büyük sigara firmaları var. Daha önce değişik ülkelerde aynı taktikler denenmiştir. Organik domates daha sağlıklı olur da organik tütün sağlıklı olmaz mı görüşüyle halkın aklını bulandırmaya çalışan bir pazarlama taktiğidir.
İyi bir pazarlama buluşudur, ama geçerli değildir. Meclis kürsüsünde de iki gün önce benzer bir tartışma oldu. Organik sigara içilsin, bu kanun yerine organik sigara içimine geçilsin gibi. Organik sigara diye bir sigara yoktur. Tütünün her türü, her şekliyle öldürücüdür. Daha az öldüren bir sigara yoktur.”
Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Tütün ve Bağımlılık Yapıcı Maddeler Mücadele Şube Müdürü Uzman Dr. Peyman Altan ise tamamen dumansız ortamlar için haklı gerekçelerin ve bu konudaki delillerin bilim dünyasında giderek arttığını belirterek, hiçbir havalandırma sisteminin sigara dumanını yok etmediğini gösteren kanıtların olduğunu bildirdi. Vatandaşların organik sigara gibi şeyleri ciddiye almaması gerektiğini kaydeden Uzman Dr. Altan, “Bakanlık olarak bu konuyla ilgili gerekli tekzibi de yapacağız” dedi.
Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi Genel Sekreteri Mustafa Seydioğulları da sigara yasağı başlamasından bu yana denetimlerin yapıldığını ve şu ana kadar kesilen cezanın 2.5 milyon TL civarında olduğunu kaydetti.
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, Sakarya İl Tütün Kontrolü Kurulunun sigara yasağına destek veren kişiler için düzenlediği ödül törenine katıldı. Prof. Dr. Dağlı, tören öncesinde Adapazarı Kültür Merkezi nde düzenlediği basın toplantısında, 19 Temmuzda kapalı alanlarda sigara içmenin yasaklanacağını hatırlatarak, Türkiye nin dumansız 6. dünya ülkesi olacağını söyledi. Türkiye de yasanın uygulanmasına çok az bir zaman kala kanunun önüne geçmeye çalışanların organik sigara tartışmasını ortaya attıklarını ifade eden Prof. Dr. Dağlı, şunları kaydetti:
“Organik sigara normal sigaradan daha az öldüren bir sigara değil. Tütün tarımını organik de yapsanız, içine katkı maddeleri de koymasanız, aynı derecede öldürücüdür. Bunun arkasında büyük sigara firmaları var. Daha önce değişik ülkelerde aynı taktikler denenmiştir. Organik domates daha sağlıklı olur da organik tütün sağlıklı olmaz mı görüşüyle halkın aklını bulandırmaya çalışan bir pazarlama taktiğidir.
İyi bir pazarlama buluşudur, ama geçerli değildir. Meclis kürsüsünde de iki gün önce benzer bir tartışma oldu. Organik sigara içilsin, bu kanun yerine organik sigara içimine geçilsin gibi. Organik sigara diye bir sigara yoktur. Tütünün her türü, her şekliyle öldürücüdür. Daha az öldüren bir sigara yoktur.”
Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Tütün ve Bağımlılık Yapıcı Maddeler Mücadele Şube Müdürü Uzman Dr. Peyman Altan ise tamamen dumansız ortamlar için haklı gerekçelerin ve bu konudaki delillerin bilim dünyasında giderek arttığını belirterek, hiçbir havalandırma sisteminin sigara dumanını yok etmediğini gösteren kanıtların olduğunu bildirdi. Vatandaşların organik sigara gibi şeyleri ciddiye almaması gerektiğini kaydeden Uzman Dr. Altan, “Bakanlık olarak bu konuyla ilgili gerekli tekzibi de yapacağız” dedi.
Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi Genel Sekreteri Mustafa Seydioğulları da sigara yasağı başlamasından bu yana denetimlerin yapıldığını ve şu ana kadar kesilen cezanın 2.5 milyon TL civarında olduğunu kaydetti.
Tarım Bakanlığı 4200 Personel Alımı 2011
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Tarım bakanlığına 1.700 personel alınacağını, alınacak personel arasında sosyologların da bulunacağını söyledi.
Bakan Eker, Diyarbakır Tarım İl Müdürlüğü’nce “Netcad Kampüs Eğitimi” alan 114 personel için düzenlenen sertifika töreninde, iktisadi bir faaliyet olan tarımı, gelişen teknoloji ile buluşturmanın önemli olduğunu söyledi.
Dünyadaki bütün üreticilerin rakipleri, bütün tüketicilerin de müşteri olduğunu kaydeden Eker, ancak bu perspektif ile Türkiye’de tarım sektörünün kendi avantajları için gıda üreten bir sektör olmanın yanında, dünya pazarlarına ürün satan bir sektör haline dönüştürebileceğini belirtti.
Çiftçiye götürdükleri hizmetlerin miktar ve kalitesini artırmak, çiftçinin yaptığı çalışmaları teknolojiye uygun en son geliştirilmiş bilimsel araştırmaların sonuçları ışığında, modern tekniklerin kullanıldığı bir faaliyete dönüştürmek için bir dizi tedbir aldık aldıklarını bildiren Eker, bunun için eleman aldıklarını kaydetti. Eker, şöyle dedi:
“Tarım Bakanlığına en son bizden önce 1989 yılında toplu eleman alımı yapılmıştı. 1989 yılında sınavla 250 kişi alınmıştı. Daha sonra 2000′li yılların ortalarına kadar Bakanlığa toplu eleman alınmadı. Bu dönemde 14 bin 750 teknik eleman aldık. İki gün önce ÖSYM’ye bir yazı yazdım. İllerin ihtiyaçlarına göreçeşitli branşlarda bin 700 kişi alıyoruz. Artık sadece harita mühendisi veya diğer mühendisleri çalıştırmıyoruz. Bin 700 kişi içinde sosyologlar da alıyoruz. Çünkü kırsal sosyolojiyi bilmeniz tarımda çalışan insanların sosyal ilişkileri, sosyal hayatı, toplumsal sorunlar bakımından önemli. Çünkü bu sektör aynı zamanda küçük ölçekli bir toplum. Bir sosyolog gözü ile bu sektörü analiz edecek bir bakış açısına ihtiyaç var. Her ile en az bir sosyolog atayacağız.”
Eker, Mart ya da Nisan ayında Tarımsal Yayımı Geliştirme Projesi (TARGEL) kapsamında 2 bin 500 kişinin daha alınacağını söyleyerek, “Böylece TARGEL personeli sayımız 7 bin 500 kişi olacak. Her köyde bir kişi görevlendirsek 7 bin 500 kişi eder. Biz ziraat mühendisi ve veteriner hekimi kravat takıp kent merkezinde masa başında otursun diye almıyoruz. Tarlada, merada, bağda, bahçede, çayırda çiftçi ile birlikte yaşayacak. Ona yol gösterecek. Ona yaptığı üretimin önemini anlatacak. Tarım danışmanı çiftçiye az maliyetle nasıl verim artışı sağlayacağını anlatacak. Masa başında mesai saati ile çalışarak tarım kalkınmaz” diye konuştu.
Tarım Bakanlığı’nın alacağı personel sayısı bin 700 personel sayısına TARGEL için alınacak 2 bin 500 kişi eklendiğinde toplam 4 bin 200 kişi olacak.
Tarım 2011'de yapılacak destek belli oldu
Bu yıl 5 milyar 869 milyon lira olarak gerçekleşmesi öngörülen tarım destekleme bütçesi gelecek yıl 256 milyon lira artışla 6 milyar 125 milyon liraya yükselecek.
2011 Yılı Programı'na göre, gelecek yıl alan bazlı tarımsal destekleme ödemelerine 2 milyar 213 milyon lira, fark ödemesi destekleme hizmetlerine 2 milyar 68 milyon lira, hayvancılıkdesteklerine 1 milyar 267 milyon lira ayrılacak.
Alan bazlı tarımsal destekleme ödemelerinin 101 milyon lirası organik tarım, iyi tarım, toprak analizi için kullanılacak . Mazot için 550 milyon lira, gübre için 680 milyon lira, sertifikalı tohum ve fidan kullanımı için 70 milyon lira, çevre amaçlı tarım alanlarının korunması için 13 milyon lira ödenecek.
2011 yılında fındık için 707 milyon lira ödeme yapılması, alternatif ürüne geçenlere tütün için 8 milyon lira, fındık için 19 milyon lira ödenmesi öngörülüyor.
Öte yandan, bu yıl 11 milyon lira olarak gerçekleşmesi öngörülen patates siğili desteği gelecek yıl verilmeyecek. Çay budama tazminatı ve masrafları için 65 milyon lira destek sağlanacak.
Fark ödemesi destekleme hizmetlerine ise 2 milyar 68 milyon lira ayrılacak. Bu miktarın 1 milyar 116 milyon lirası arz açığı olan ürünler için, 790 milyon lirası hububat, 115 milyon lirası çay, 47 milyon lirası ise bakliyat (kuru fasulye, nohut, mercimek) için kullanılacak .
Kırsal kalkınma amaçlı tarımsal desteklere 302 milyon lira, tarım sigortası destekleme hizmetlerine 100 milyon lira ödenecek. Afetten zarar gören çiftçilereyardım ödemelerinin 11 milyon lira olması planlanıyor. Bu rakamın bu yıl için 138 milyon lira olarak gerekleşmesi bekleniyor.
Diğer tarımsal amaçlı desteklere ise 50 milyon lira ayrılacak.
2011 yılı programında, GAP Eylem Planı kırsal kalkınma ve hayvancılık destekleri ise 114 milyon lira olarak öngörüldü.
TARIM
------------------------------------------------ ----- ----- -----
ALAN BAZLI TARIMSAL DESTEKLEME ÖDEMELERİ 1247 2206 2213
DGD 0 0 0
Alan Bazlı Ek Ödeme (Org. Tarım, İyi Tarım,
Toprak Analizi) 13 111 101
Mazot 469 554 550
Gübre 596 702 680
Sertifikalı Tohum ve Fidan Kullanımı 85 60 70
Çevre Amaçlı Tarım Alanlarının Korunması (ÇATAK) 6 9 13
Fındık 0 645 707
Alternatif Ürün Ödemeleri 4 49 27
Tütün 4 8 8
Fındık 0 41 19
Telafi Edici Ödemeler 74 76 65
Patates Siğili Desteği 11 11 0
Çay Budama Tazminatı ve Masrafları 63 65 65
FARK ÖDEMESİ DESTEKLEME HİZMETLERİ 2007 1818 2068
Arz Açığı Olan Ürünlere Ödemeler 826 1058 1116
Hububat 1008 635 790
Çay 113 115 115
Bakliyat (kuru fasulye, nohut, mercimek) 60 10 47
HAYVANCILIK DESTEK ÖDEMELERİ 908 1252 1267
KIRSAL KALKINMA AMAÇLI TARIMSAL DEST. 247 155 302
TARIM SİGORTASI DESTEKLEME HİZMETLERİ 61 70 100
AFETTEN ZARAR GÖREN ÇİFTÇİLERE YARDIM ÖDEMELERİ 29 138 11
DİĞER TARIMSAL AMAÇLI DESTEKLER 175 104 50
TOPLAM 4674 5743 6011
GAP Eylem Planı Kırsal Kalkınma ve Hayvancılık
Destekleri 75 126 114
GENEL TOPLAM 4749 5869 61251
AA
Saturday, August 13, 2011
50 Yıllık Tohumlar Heyecanlandırdı
İstanbul Ticaret Borsası Laboratuvarlarında 50 yıl öncesine ait organik tahıl tohumları bilim çevreleri ve ziraatçılar arasında heyecana yol açtı.
İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ali Kopuz’un borsa binasının depolarını gezerken tesadüf eseri ortaya çıkardığı "hazine" tohumlar bilim çevreleri ve ziraatçılar arasında heyecana yol açtı.
Hazine olarak nitelendiriliyor, çünkü tohumlar yüzde yüz saf ve genetiğiyle oynanmamış, şimdilerin moda tabiriyle hepsi "organik"...
Türkiye Bu İşten Çok Karlı Çıkabilir...
Eğer tohumlar canlı, yani ekilebilir durumdaysa Türkiye bu işten çok karlı çıkabilir.
Ali Kopuz, "Çimlendirme testi pozitif sonuç verirse, bunun 2-3 sene kadar bir süreci var. Bunun patent olsun, üretim olsun bakanlığımızca herhalde komisyonunun vereceği kararca bunun patentini ve üretimini yapıp, ülkemize ve dünyaya satma işi çıkar" dedi.
Tohumlar, saf yerli ırklara ait tahıl üretimi ve bitki ıslahında kullanılabilirse, tohumda dışa bağımlılık azalabilir.
Bu yüzden Tarım Bakanlığı ve üniversitelerin talip olduğu tohumlar, özel güvenlik, alarm ve çelik kapıyla koruma altına alınmış durumda.
Peki Bu Tohumlar Hangi Ürünlere Ait?
Ali Kopuz bu sorunun cevabını şu sözlerle veriyor:
"Mevcut olan 33 çeşit, bunun içinde fasulyeden tutun nohutundan tutun kimyonundan tutun haşhaşından tutun olmayan tohumlar var şu anda Türkiye’de diyebilirim, olmayan tohumlar."
Buluş önemli, zira tohumlar canlı çıkmasa bile, ziraat fakültelerinin çalışmalarında kullanılabilecek durumda.
Türkiye’nin son dönemde domatasten bezelyeye kadar pek çok ürünün tohumunu yurtdışından aldığı düşünülürse, bulunan tohumların önemi bir kat daha artıyor.
İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ali Kopuz’un borsa binasının depolarını gezerken tesadüf eseri ortaya çıkardığı "hazine" tohumlar bilim çevreleri ve ziraatçılar arasında heyecana yol açtı.
Hazine olarak nitelendiriliyor, çünkü tohumlar yüzde yüz saf ve genetiğiyle oynanmamış, şimdilerin moda tabiriyle hepsi "organik"...
Türkiye Bu İşten Çok Karlı Çıkabilir...
Eğer tohumlar canlı, yani ekilebilir durumdaysa Türkiye bu işten çok karlı çıkabilir.
Ali Kopuz, "Çimlendirme testi pozitif sonuç verirse, bunun 2-3 sene kadar bir süreci var. Bunun patent olsun, üretim olsun bakanlığımızca herhalde komisyonunun vereceği kararca bunun patentini ve üretimini yapıp, ülkemize ve dünyaya satma işi çıkar" dedi.
Tohumlar, saf yerli ırklara ait tahıl üretimi ve bitki ıslahında kullanılabilirse, tohumda dışa bağımlılık azalabilir.
Bu yüzden Tarım Bakanlığı ve üniversitelerin talip olduğu tohumlar, özel güvenlik, alarm ve çelik kapıyla koruma altına alınmış durumda.
Peki Bu Tohumlar Hangi Ürünlere Ait?
Ali Kopuz bu sorunun cevabını şu sözlerle veriyor:
"Mevcut olan 33 çeşit, bunun içinde fasulyeden tutun nohutundan tutun kimyonundan tutun haşhaşından tutun olmayan tohumlar var şu anda Türkiye’de diyebilirim, olmayan tohumlar."
Buluş önemli, zira tohumlar canlı çıkmasa bile, ziraat fakültelerinin çalışmalarında kullanılabilecek durumda.
Türkiye’nin son dönemde domatasten bezelyeye kadar pek çok ürünün tohumunu yurtdışından aldığı düşünülürse, bulunan tohumların önemi bir kat daha artıyor.
Wednesday, August 3, 2011
Organik-Ekolojik Tarım Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşları
Türkiye'de kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarını Tarım ve Köyişleri Bakanlığı onaylar ve kuruluşlara kontrol yetkisi verilir.
Organik tarımı belgeler ve garantiler!
Bir ürünün "ekolojik-organik" olarak satılabilmesi için uluslararası geçerliği olan bir sertifikasının olması gerekir. Üretim, işlenme ve paketlenme aşamalarında bağımsız kontrol ve sertifika kuruluşları denetim yapar ve ürünün "ekolojik-organik" olduğunu garantiler.
Satın aldığınız "ekolojik-organik" ürünlerin üzerinde, kontrolleri yapan ve sertifikayı veren kuruluşun logosu ve bilgileri bulunur.
Bağımsız kuruluşlardır!
Yönetmelikte tanımı yapılan kontrol ve sertifikasyon kuruluşları bağımsız olmalı, üretim ve pazarlama faaliyetlerinde bulunmamalı, ticaret yapmamalı ve danışmanlık hizmeti vermemelidirler.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından onaylıdır!
Türkiye'de kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarını Tarım ve Köyişleri Bakanlığı onaylar ve kuruluşlara kontrol yetkisi verilir.
Türkiye'de yasada belirtilen koşulları yerine getirerek yetki belgesi almış kontrol ve sertifikasyon kuruluşları:
BCS
Adres: Mithatpaşa Cad. İsmailoğlu İşhanı No:234 Kat: 4 Daire: 7-8 Narlıdere / İzmir
Tel: +90 (232) 239 09 07
E-posta: bcsturkey@superonline.com
Web: www.bcs-oeko.com/en_contacts_europe.html
CERES
Adres: İnönü Cad. No.705 Yunus Emre Apt. Kat: 1/1 Poligon / İzmir
Tel: +90 (232) 247 20 22
E-posta: info@ceres-cert.com.tr
Web: www.ceres-cert.com
ECOCERT
Adres: Cumhuriyet Cad. No: 2/3 Bornova / İzmir
Tel: +90 (232) 343 43 60 / 343 55 50
E-posta: ecocert@ttnet.net.tr
Web: www.ecocert.com
EKOTAR
Adres: Adnan Menderes Bulvarı No: 36/1 Mersin / İçel
Tel: +90 (324) 325 49 64
E-postal: ekotar@europe.com
ETKO
Adres: 160 Sok. No:13/7 Bornova / İzmir
Tel: +90 (232) 339 76 06
E-posta: info@etko.org
Web: www.etko.org
ICEA
Adres: Mustafa Kemal Cad. No: 166/2 Kat: 7 Daire: 13 Bornova / İzmir
Tel: +90 (232) 342 60 68
E-posta: admin@icea-tr.com
Web: www.icea-tr.com
IMC
Adres: İzmir Cad. No: 3/17 Kızılay / Ankara
Tel: +90 (312) 232 54 32
E-posta: imcturk@imcert.it
Web: www.imcert.it
IMO
Adres: 225 Sok. No:29 Daire:7 35040 Bornova / İzmir
Tel: +90 (232) 347 47 05
E-posta: imotr@imo-control.org
Web: www.imo-control.org/tr
ORSER
Adres: Simon Bolivar Caddesi Cemal Nadir Sokak No: 10 Kat: 2 Çankaya / Ankara
Tel: +90 (312) 438 15 60
E-posta: or_ser@hotmail.com
SKAL
Adres: Süvari Cad. No: 8/1 Bornova / İzmir
Tel: +90 (232) 343 26 51
E-posta: turkey@skalint.com
Bir ürünün "ekolojik-organik" olarak satılabilmesi için uluslararası geçerliği olan bir sertifikasının olması gerekir. Üretim, işlenme ve paketlenme aşamalarında bağımsız kontrol ve sertifika kuruluşları denetim yapar ve ürünün "ekolojik-organik" olduğunu garantiler.
Satın aldığınız "ekolojik-organik" ürünlerin üzerinde, kontrolleri yapan ve sertifikayı veren kuruluşun logosu ve bilgileri bulunur.
Yönetmelikte tanımı yapılan kontrol ve sertifikasyon kuruluşları bağımsız olmalı, üretim ve pazarlama faaliyetlerinde bulunmamalı, ticaret yapmamalı ve danışmanlık hizmeti vermemelidirler.
Türkiye'de kontrol ve sertifikasyon kuruluşlarını Tarım ve Köyişleri Bakanlığı onaylar ve kuruluşlara kontrol yetkisi verilir.
BCS
Adres: Mithatpaşa Cad. İsmailoğlu İşhanı No:234 Kat: 4 Daire: 7-8 Narlıdere / İzmir
Tel: +90 (232) 239 09 07
E-posta: bcsturkey@superonline.com
Web: www.bcs-oeko.com/en_contacts_europe.html
CERES
Adres: İnönü Cad. No.705 Yunus Emre Apt. Kat: 1/1 Poligon / İzmir
Tel: +90 (232) 247 20 22
E-posta: info@ceres-cert.com.tr
Web: www.ceres-cert.com
ECOCERT
Adres: Cumhuriyet Cad. No: 2/3 Bornova / İzmir
Tel: +90 (232) 343 43 60 / 343 55 50
E-posta: ecocert@ttnet.net.tr
Web: www.ecocert.com
EKOTAR
Adres: Adnan Menderes Bulvarı No: 36/1 Mersin / İçel
Tel: +90 (324) 325 49 64
E-postal: ekotar@europe.com
ETKO
Adres: 160 Sok. No:13/7 Bornova / İzmir
Tel: +90 (232) 339 76 06
E-posta: info@etko.org
Web: www.etko.org
ICEA
Adres: Mustafa Kemal Cad. No: 166/2 Kat: 7 Daire: 13 Bornova / İzmir
Tel: +90 (232) 342 60 68
E-posta: admin@icea-tr.com
Web: www.icea-tr.com
IMC
Adres: İzmir Cad. No: 3/17 Kızılay / Ankara
Tel: +90 (312) 232 54 32
E-posta: imcturk@imcert.it
Web: www.imcert.it
IMO
Adres: 225 Sok. No:29 Daire:7 35040 Bornova / İzmir
Tel: +90 (232) 347 47 05
E-posta: imotr@imo-control.org
Web: www.imo-control.org/tr
ORSER
Adres: Simon Bolivar Caddesi Cemal Nadir Sokak No: 10 Kat: 2 Çankaya / Ankara
Tel: +90 (312) 438 15 60
E-posta: or_ser@hotmail.com
SKAL
Adres: Süvari Cad. No: 8/1 Bornova / İzmir
Tel: +90 (232) 343 26 51
E-posta: turkey@skalint.com
Saturday, July 30, 2011
Organik tarım, doğal tarım mıdır?
Organik tarım ürünlerini satın alırken küçük çiftçiye darbe vurup büyük tohum tekellerini destekliyor olabilir miyiz? Sadık Çelik'in güncelliğini koruyan 2008 tarihli makalesini kaçırmayın.
Her geçen gün doğal olmayan ürünlerin kanser ya da diğer hastalıklara neden olduğuna dair basında, medyada çıkan birçok haberle karşı karşıya kalan ya da birebir yaşayan insanlar neredeyse panik içerisinde mümkün olduğunca, imkanları ölçüsünde doğal ürünlere yönelmeye çalışıyorlar. Organik tohumlar üç-beş büyük tekel tarafından üretiliyor ve tüm dünyaya dağıtılıyor. Bu durum, biyoçeşitliliği ve güvenliği, yani bir anlamda da farklı coğrafyalarda farklı çeşitlilikte ürün yetiştirilebilmesini engelliyor.
Bu önemli konu hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız Sadi Çelik’in Radikal II’de yayınlanan bu yazısını mutlaka okuyun.
ORGANİK TARIM, DOĞAL TARIM MIDIR?
Apartmanda, okulda, kışlada, villada ya da köyündeki evinde yaşayan, giyinen, seyahat eden (otomobil, otobüs, uçak, gemi) ve dışarıda karnını doyuran, hastalanınca hastaneye giden, tedavi olan veya sağlığını kontrol ettiren, dolayısıyla hiçbir zaman doğal ortamda yüzde 100 yaşayamayan günümüz insanı için bunu yapmanın tek yolu da, “doğallık” özelliği ile satışa sunulan organik sertifikalı ürünleri kullanmak, satın almak.
Tüketici bu ürünleri tercih ederken, bunların doğal tarım yolu ile veya doğal yöntemlerle üretildiğine dair kafasında oluşan ya da oluşturulan imajla karar veriyor.
İnsanlar, tüketici zirai ilaçlar, genetiği değiştirilmiş, hormonlu, inorganik gübrelerle (granül gübre) üretilen ürünlerin kansere ve diğer çeşitli hastalıklara neden olduğunun bilincine geç de olsa varmaya başladı. Tüketiciler, bu ürünlerden kaçarken sığınacakları bir liman arıyor. Yağmurdan kaçarken de doluya tutulmak istemiyorlar.
İşte, günümüz ekonomisi de bu noktada, tüketicilere tutunacak bir dal olarak organik ürünleri sunmaya çalışıyor. Oysa ki, uzatılan bu dal, organik ürünlerin, tüketicinin kafasındaki algının aksine doğal tarım (ekolojik) yolu ile bize ulaşmadığının farkında değil.
Konuya girmeden isim konusunda da netleşmek gerek, bu organik lafı doğru sözcük değil, doğrusu buna ekolojik ürün denilmesi, yani doğal ürün. Örneğin bilgisayarlar yaşamımıza girdiğinde ‘computer’ diye adlandırılıyordu, daha sonra bilgisayar oldu, ki iyi de oldu, doğru oldu; sanırım ve umarım organik isminin de Türkçemizde, doğal tarım ve doğal ürün olarak söylenmesi gerçekleşir.
Bu noktada, organik tarımın doğal tarımla eşanlamlı olup olmadığını ve tüketicinin kafasındaki “organik ürün doğal yetiştirilmiş üründür” imajını iyice bir sorgulamak gerekiyor. Doğal tarım ya da diğer bir deyişle ekolojik tarım; zirai mücadele ilaçları, ticari (inorganik) gübreler, hormonlar ve sentetik organik maddeler kullanılmadan yapılan tarımsal üretimdir.
Bu maddeler kullanıldığı halde yapılan tarımdan üretilen ürünün organik olma özelliği ortadan kalkmaz, ama ürünün doğal yapısı bozulmuş olur, ürün artık doğal ürün değildir. Doğal tarımda hedef ürün miktarını değil kaliteyi artırmak, bunu yaparken de insan sağlığını ve ekolojik dengeyi ve çevreyi korumak ve sürdürülebilirliktir.
Ayrıca, günümüzde bir ürünün organik ürün sertifikası alabilmesi için bazı kriterlere uyması gerekiyor, ki bunların en başında da o ürünün üretiminde organik sertifikalı tohum kullanılmış olması geliyor. Ancak, büyük çiftçilerin kullandığı organik sertifikalı tohumlarla küçük çiftçilerin doğal tarımda kullandığı doğal tohumlar aynı değil aslında.
Organik tohumlar şu anda üç-beş büyük tekel tarafından üretiliyor ve tüm dünyaya dağıtılıyor. Tüm dünyaya bu tekellerden yayılan tohumlar ise biyoçeşitliliği ve güvenliği, yani bir anlamda da farklı coğrafyalarda farklı çeşitlilikte ürün yetiştirilebilmesini engelliyor.
Biyoçeşitlilikte bu daralmanın ekolojik sistemi nasıl değiştireceği ise henüz pek sorgulanmıyor ve bilinmiyor. Yani aslında doğal ürün imajı altında pek de doğal olmayan, hatta kendisi de ekolojik sisteminden koparılmış bu tohumların başka ekosistemlere taşınmasından ve kullanılmasından ortaya çıkacak yeni mutasyonların sonuçlarını kimse hesaba katmış değil. Ekolojik sisteme ve sağlığımıza zarar verebilecek yeni bir şey üretiliyor ve satılıyor, kullanılıyor, farkında değiliz ya da sonuçlarını kestiremiyoruz.
KANUN KÜÇÜK ÇİFTÇİNİN ÖNÜNÜ KESİYOR
Yasal mevzuata baktığımızda da, organik ürünün tanımı yapılırken organik tarımda kullanılan materyalin “organik girdi” olarak adlandırıldığını görüyoruz, ki bu da yukarıda bahsettiğimiz organik tohum kullanılmasını yasal olarak zorunlu kılan bir ifadedir. Yani yasalar da aslında belki istemeden de olsa bu uluslararası tekellere hizmet ediyor ya da onların kârlarını artıracak şekilde işliyor.
İyi niyetlerle ya da farkında olmadan hazırlanan organik tarım kanunu, bu anlamda sadece çeşitli usul ve girdilerin kullanılmasına izin vererek, doğal tarım yapmaya çalışan küçük çiftçinin önünü farkında olmadan kesiyor.
Uluslararası tekellerle rekabet edecek hali olmayan küçük çiftçi de bir süre sonra, yüzyıllardır sürdürdüğü doğal tarım tekniklerini ve usullerini terk ederek sertifika alabileceği şekilde tarım yapmaya başlayacaktır ya da buna zorlanıyor. Çünkü kendi malını süpermarketlere, pazarlara, büyük dağıtım zincirlerine ulaştırmasının başka yolu kalmadı ya da kalmayacak. Böylece birbirinden farklı ürünleri birbirinden farklı şekillerde yetiştiren çiftçiler, bir süre sonra dünya üzerinden silinecek.
Bunun belirtileri, son 15 yıl içinde Hindistan’da, Arjantin’de, Brezilya’da yaşanan küçük çiftçi intiharları ile görülüyor, yaşanıyor. Malını uluslararası tekellere satamayan ya da satsa bile bu satışlardan elde ettikleriyle eski yaşam standartlarında hayatını sürdüremez duruma gelmiş bu çiftçiler, farklı bir dünya düzeninin ve ekonominin gelişini intiharları ile haber veriyor.
Tabloya bu açıdan baktığımızda, bir tarım ülkesi olarak tanımlanan ve gelir kaynağını tarımdan elde eden küçük çiftçilerin olduğu ülkemiz, yasal düzenlemelerini de küçük çiftçilerini koruyacak ve onların hayatlarını kolaylaştıracak, zenginleştirecek, özgürleştirecek şekilde yeniden ele almalıdır.
Yasal olarak kendi ekonomik bağımsızlığını da koruma ve güvence altına alması sağlanmalıdır. Bir anlamda küçük çiftçinin ürünlerini aracısız olarak tüketiciye satabileceği kanalların açık olması da sağlanmalıdır. Bu da teşvik edecek tedbirlerden biri olabilir.
Kooperatifçilik yeniden daha da geliştirilmelidir. Gerekirse yasal mevzuat yeniden gözden geçirilerek düzenlenmelidir. Günümüzde de örnekleri görülmeye başlanan ama henüz yeterli olmayan organik pazarlar bunun için iyi bir başlangıç oluşturabilir. Yasal mevzuatlarla da bu konu ayrıca detaylı şekilde ele alınmalıdır.
Bunun dışında, tüketicinin bilinçlenmesi ve doğal tarımla (organik tarım) konvansiyonel (geleneksel) tarımı ve buralardan gelen ürünleri ayırt edebilmesi ve tercihte bulunabilmesi, doğal tarımın geliştirilmesi için, ilkokullardan itibaren doğal tarım ve doğal ürün konusu müfredata alınmalıdır.
Tüm bunlar, doğal beslenmenin ve doğal tarımın geliştirilmesi için bir başlangıç olacaktır. Çünkü sağlıklı toplum sağlıklı beslenme ile mümkündür, besin kaynaklarımızda da her geçen gün doğal tarımın payını yükseltmeye mecburuz, geleceğin sağlıklı toplumu için.
SADIK ÇELİK, 28/09/2008, Radikal II
Tuesday, March 8, 2011
Organik Tarım ve Türkiye'deki Yeri
Organik Tarım(Ekolojik Tarım) kimyasal (gübre, ilaç, hormon) maddelerin ve GDOların kullanımını yasaklayan ve ürünlerin üretiminden tüketimine kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı olarak üretilen tamamen atalarımızın doğal üretim yöntemleriyle yapılan tarım sistemidir.
FAO ve Avrupa Birliği tarafından konvansiyonel tarıma alternatif olarak da kabul edilen bu üretim şekli değişik ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır. Almanca ve Kuzey Avrupa dillerinde Ekolojik Tarım, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolcada Biyolojik Tarım, İngilizcede Organik Tarım Türkiyede ise "Ekolojik veya Organik Tarım" eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Organik Tarımın amacı ise yanlış uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik insan ve çevreye dost üretim sistemlerini içermektedir. Buda tarımsal üretimde kullanılan suni gübrelerin, tarım savaş ilaçlarının ve hormonların hiç kullanılmaması ya da mümkün olduğu kadar az kullanılmasını bunların yerine organik gübrelerin ve biyolojik savaş yöntemlerinin kullanılmasını amaçlamaktır. Bunun neticesinde başta toprak olmak üzere su, hava, çevre ve doğada yaşayan canlıların sağlığını ve yaşam ortamının zarar görmemesi sağlanmaktadır. Hemen aklımıza gelen soru ise organik tarımda kimyasal girdiler kullanmadan verim artışının nasıl sağlanacağıdır. Buda 6 milyarlık Dünyamızın gerekli besin ihtiyacını karşılayabilir mi problemini doğurmaktadır.
Organik tarımın en büyük zafiyeti maksimum ürün verimine izin vermeyişidir. Organik tarım üründe kaliteyi, çevreye ve canlılara zarar vermeyen sistemi amaçlamaktadır. Ayrıca organik tarımın riskleri diğer tarım sistemlerine göre oldukça fazladır. Buda organik ürünlerin fiyatını diğer ürünlere göre artırmaktadır. Son yıllarda gerek tarımsal ilaçların, gerekse gübrelerin bilinçsizce kullanımı bitkisel üretimde artışın yanında kalitesiz ve insan sağlığını tehdit edecek ürünlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Toprağın derinlerine sızan fosfor ve nitrat tatlı su kaynaklarına ulaşmakta bu da insan, evcil hayvan ve yaban hayatı açısından ciddi problemlere yol açmaktadır. Örnek olarak ilaçlama ile çevredeki bir göl ve paralel olarak o gölde yaşayan canlılar zarar görebilir. O gölün suyunu kullanan insanların zarar görebileceği gibi, gölden avlandığı bir balığı yiyen kuş bambaşka bölgelere hastalık taşıyabilir. Ayrıca kimyasal tarım ilaçları toprakta birikmekte, bitki sağlığını olumsuz yönde etkileyerek ekolojik dengeyi bozmaktadır. Konvansiyonel tarımda verim artışı sağlanırken, üretimde çevre dengesi bozulmuş, iyi tarım toprakları elden çıkmış ve toprağın canlı kısmı ölmüştür.
Topraktan kaybolan bu maddelerin tekrar telafisi çok pahalıya mal olmaya başlamış ve bazen de imkânsız hale gelmiştir. Dünya nüfusunun artması ve entansif tarımın yaygınlaştırılması, birim başına düşen verimin ve dolayısı ile üretimin artırılması için sağlanan teşvikler ve aşırı destekler sonucu ve 1970'de pestisitlerin ve kimyasal gübrenin keşfi ile "Yeşil Devrim" olarak adlandırılan tarımsal üretimin artırılma çabalarının dünyadaki açlık sorununa çözüm olmadığı, aksine doğal dengeyi ve insan sağlığını sürekli bozduğunu gören gelişmiş ülkeler organik tarım, sürdürülebilir tarım ve değişik tarım alternatifleri konusunda çalışmalara başlamışlardır.Bunun sonucunda Dünya'da Organik tarıma yönelim başlamıştır. Türkiyedeki Yeri Ülkemizde organik tarıma yönelik faaliyetler, Avrupalı ithalatçıların özellikle kuru üzüm ve kuru incir talepleri üzerine 198485 yıllarında Ege Bölgesinde başlamıştır. O yıllarda ülkemizdeki organik tarım Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM) kurallarına göre yürütülmüştür. Hukukî ve kurumsal düzenlemeler bağlamında, Türkiyede organik tarım sektörünü üç ayrı dönemde incelemek mümkündür. Birinci dönemde (1984 1993) herhangi bir ulusal hukuki düzenleme bulunmamaktadır. İkinci dönemde (19942002), yönetmelik düzeyinde bir takım yasal düzenlemeler yapılmış ve organik tarım faaliyetleri bir takım komiteler vasıtasıyla yürütülmüştür. Üçüncü dönemde ise (2003), organik tarım sektöründeki faaliyetlerin tam bir yasal dayanağa kavuşturulması amacıyla 03 Aralık 2004de Organik Tarım Kanunu yayımlanmış ve bunu takiben, 2092/91 sayılı Organik Tarım AB Konsey Tüzüğü ile büyük oranda uyumlu olan Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik 10 Haziran 2005de yürürlüğe girmiştir. Ayrıca üçüncü dönemin başlangıcında, organik tarıma yönelik tüm faaliyetler, Tarım ve Köy işleri Bakanlığı (TKB) Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (TÜGEM) bünyesinde kurulan teknik bir daire başkanlığına devredilmiş ve halen Alternatif Tarımsal Üretim Teknikleri Daire Başkanlığı olarak isimlendirilen bu birim tarafından yürütülmektedir. Şu an gelinen durum itibarıyla, ülkemizde organik tarım faaliyetleri 3 Aralık 2004 tarih ve 25659 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 'Organik Tarım Kanunu'' ile bu kanun gereğince 10.06.2005 tarih ve 25841 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 'Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik'' hükümlerine göre yürütülmektedir. Organik tarım kanunu ile sektörde meydana gelebilecek ihlallere karşı cezai yaptırımlar ile kontrol ve sertifikasyon hizmetleri yasal zemine oturtulmuştur. 10.06.2005 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikle Avrupa Birliği komisyonunun sürekli güncellediği 2092/91 sayılı yönetmeliği en son şekli ile güncellenmiş ve organik tarım faaliyetleri AB ile uyumlu bir şekle kavuşturulmuştur.
Dış pazarlarda istenen çeşitlerin, talep edilen miktarlarda ihraç edilerek pazarlanması yayımlanan bu yönetmelikle mümkün olmuştur. Bunu takiben, AB ilgili mevzuatında gelişen ilave değişikliklerin içselleştirilmesini teminen 17 Ekim 2006 tarih ve 26322 sayılı Resmi Gazete de yayınlanan Organik Tarımın Esasları ve Uygulanması Yönetmeliğinin çeşitli maddelerinde değişiklik getiren Yönetmelik Değişiklik Yönetmeliği yürürlüğe geçirilmiştir. Bitkisel Üretim Ülkemizde organik üretim yapan üretici sayısı, üretim miktarı, üretim alanları ve ürün çeşitliliği yıllar içinde artış göstermiştir. 1996 yılında 1.947 olan organik ve geçiş sürecindeki üretici sayısı 2006 yılında 14.256ya ulaşmıştır. Buna göre on yıldan beri üretici sayısında 7 kat artış gerçekleşmiştir Üretim alanları itibarı ile 1996 yılında 6.789 ha olan üretim alanı 2006 yılında 192.789 ha olarak gerçekleşmiştir. Alanlar üzerinden bir kıyaslama yapıldığında 2006 yılı itibarı ile 1996 yılına göre alandaki artış miktarı 28 kat olmuştur.Lakin son yıllarda üretim alanlarında düşme gözlenmiştir bu nispî düşüşün nedeni, doğal toplama alanlarındaki azalıştır. Ancak, kültür üretimi yapılan alan miktarında ise artış söz konusudur. Toplam ürün çeşidi 1996 yılında 26 iken 2006 yılında 203 ürüne çıkmıştır.
Genel olarak organik tarım artış göstermektedir. Ancak, son birkaç yıldır üretim alanında fazla bir değişimin gerçekleşmemesinin sebebi ise yapılan çalışma ve denetimler neticesinde sistemde faaliyeti olmayan atıl haldeki üreticilerin veri tabanından çıkarılmasından kaynaklanmaktadır. Hayvansal Üretim Bahçeşehir Üniversitesinde 19-20 Ekim 2007 Tarihinde düzenlenen Organik Tarım Türkiye 1.Kongresi Raporunda Prof.Dr.İbrahim Ak ve Prof.Dr.Faik Kantar tarafından yapılan sunumun teması Türkiyede organik hayvancılığın sürdürülebilir olup olmadığıdır.Türkiyenin sanayileşme yolunda olan bir tarım ülkesi olduğu vurgulanmış ve hayvan varlığının yüksek ama hayvan veriminin düşük olduğu belirtilmiştir.Örneğin, 2006 yılında 25.616.912 olan toplam koyun sayısına karşılık 2005 yılı toplam hayvansal üretimi 12,390 tondur. Bunun yanında, Türkiyenin doğal mera alanlarının uygun olması gibi coğrafi nedenlerden dolayı organik hayvancılık potansiyelinin yüksek olduğu ifade edilmiştir.
Türkiyede hayvancılıgın durumuna iliskin olarak söylenenlerin en çarpıcı olanı ^hayvancılık konusunda uzun vadeli belirgin bir politikanın^olmayışıdır.Daha sonra hayvancılığın genel yapısı ele alınmıstır. Bu çerçevede, hayvancılıgın Türkiyede genelde geleneksel, kendi kendine yeterliligi benimseyen, karma ve kapalı sistem bir üretim modeli benimsedigi belirtilmis ve kanatlı yetistiriciliginde tamamen entansif üretim yapıldıgı vurgulanmıstır. Yine bu kongrede organik hayvancılıkta doğal otlatma alanlarının büyük önem taşıdığı ve bu bağlamda Türkiyenin toplam alanının %17sini çayır mera alanlarının oluşturduğu vurgulanmıstır. Türkiyede düsük verimli olan çayır meraların veriminin arttırılması için gerekli önlemler sıralanmıstır.
Bunun akabinde; arıcılık, koyun ve keçi yetistiriciligi, sığırcılık ve tavukçuluk alanlarında organik üretimin düsük oldugu ancak organik üretim potansiyelinin yüksek olduğu ifade edilmistir. İhracat Ülkemiz Organik ürün ihracatında birçok kaynakta ortalama 35 milyon dolar olduğu yazılmaktadır fakat Tarım ve Köy işleri Bakanlığının kontrol-sertifikasyon kuruluşlarından sağlıklı ve düzenli veri temini konusunda yaşadığı sorunlar nedeniyle yıllık 30 milyon dolarlık kısmı ihracat kayıtlarda görülebilen, ancak yıllık 130-150 milyon dolar düzeyine ulaştığı tahmin edilmektedir.Organik tarımın Dünyadaki Pazar hacmi 40 milyar dolar seviyesindedir.Bu pazarda Türkiyenin ihracatı yaklaşık 150 milyon dolar olup iç Pazar seviyesi ise 5 milyon dolar seviyesindedir. Türk organik ürün sektörü ihracatının, 2012 yılında 1 milyar dolara ulaştırılması ve halen toplam ekili alanlar içinde binde 8 civarında olan organik ürün sahalarının 2012 yılında yüzde 3'e çıkarılması ayrıca, 5 milyon dolar civarında olduğu tahmin edilen iç pazar hacminin aynı sürede 50 milyon dolara çıkarılması hedeflenmektedir.
KAYNAKLAR
1-Türkiyede ve ABde Organik Tarım mevzuatının son durumu(http://organik.bahcesehir.edu.tr)
2-Organik Tarım Türkiye 1.Kongresi Raporu(http://organik.bahcesehir.edu.tr/UserFiles/File/rapor/turkcetoplu.pdf)
3-Organik Tarım (http://www.ankara-tarim.gov.tr )
FAO ve Avrupa Birliği tarafından konvansiyonel tarıma alternatif olarak da kabul edilen bu üretim şekli değişik ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır. Almanca ve Kuzey Avrupa dillerinde Ekolojik Tarım, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolcada Biyolojik Tarım, İngilizcede Organik Tarım Türkiyede ise "Ekolojik veya Organik Tarım" eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Organik Tarımın amacı ise yanlış uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik insan ve çevreye dost üretim sistemlerini içermektedir. Buda tarımsal üretimde kullanılan suni gübrelerin, tarım savaş ilaçlarının ve hormonların hiç kullanılmaması ya da mümkün olduğu kadar az kullanılmasını bunların yerine organik gübrelerin ve biyolojik savaş yöntemlerinin kullanılmasını amaçlamaktır. Bunun neticesinde başta toprak olmak üzere su, hava, çevre ve doğada yaşayan canlıların sağlığını ve yaşam ortamının zarar görmemesi sağlanmaktadır. Hemen aklımıza gelen soru ise organik tarımda kimyasal girdiler kullanmadan verim artışının nasıl sağlanacağıdır. Buda 6 milyarlık Dünyamızın gerekli besin ihtiyacını karşılayabilir mi problemini doğurmaktadır.
Organik tarımın en büyük zafiyeti maksimum ürün verimine izin vermeyişidir. Organik tarım üründe kaliteyi, çevreye ve canlılara zarar vermeyen sistemi amaçlamaktadır. Ayrıca organik tarımın riskleri diğer tarım sistemlerine göre oldukça fazladır. Buda organik ürünlerin fiyatını diğer ürünlere göre artırmaktadır. Son yıllarda gerek tarımsal ilaçların, gerekse gübrelerin bilinçsizce kullanımı bitkisel üretimde artışın yanında kalitesiz ve insan sağlığını tehdit edecek ürünlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Toprağın derinlerine sızan fosfor ve nitrat tatlı su kaynaklarına ulaşmakta bu da insan, evcil hayvan ve yaban hayatı açısından ciddi problemlere yol açmaktadır. Örnek olarak ilaçlama ile çevredeki bir göl ve paralel olarak o gölde yaşayan canlılar zarar görebilir. O gölün suyunu kullanan insanların zarar görebileceği gibi, gölden avlandığı bir balığı yiyen kuş bambaşka bölgelere hastalık taşıyabilir. Ayrıca kimyasal tarım ilaçları toprakta birikmekte, bitki sağlığını olumsuz yönde etkileyerek ekolojik dengeyi bozmaktadır. Konvansiyonel tarımda verim artışı sağlanırken, üretimde çevre dengesi bozulmuş, iyi tarım toprakları elden çıkmış ve toprağın canlı kısmı ölmüştür.
Topraktan kaybolan bu maddelerin tekrar telafisi çok pahalıya mal olmaya başlamış ve bazen de imkânsız hale gelmiştir. Dünya nüfusunun artması ve entansif tarımın yaygınlaştırılması, birim başına düşen verimin ve dolayısı ile üretimin artırılması için sağlanan teşvikler ve aşırı destekler sonucu ve 1970'de pestisitlerin ve kimyasal gübrenin keşfi ile "Yeşil Devrim" olarak adlandırılan tarımsal üretimin artırılma çabalarının dünyadaki açlık sorununa çözüm olmadığı, aksine doğal dengeyi ve insan sağlığını sürekli bozduğunu gören gelişmiş ülkeler organik tarım, sürdürülebilir tarım ve değişik tarım alternatifleri konusunda çalışmalara başlamışlardır.Bunun sonucunda Dünya'da Organik tarıma yönelim başlamıştır. Türkiyedeki Yeri Ülkemizde organik tarıma yönelik faaliyetler, Avrupalı ithalatçıların özellikle kuru üzüm ve kuru incir talepleri üzerine 198485 yıllarında Ege Bölgesinde başlamıştır. O yıllarda ülkemizdeki organik tarım Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM) kurallarına göre yürütülmüştür. Hukukî ve kurumsal düzenlemeler bağlamında, Türkiyede organik tarım sektörünü üç ayrı dönemde incelemek mümkündür. Birinci dönemde (1984 1993) herhangi bir ulusal hukuki düzenleme bulunmamaktadır. İkinci dönemde (19942002), yönetmelik düzeyinde bir takım yasal düzenlemeler yapılmış ve organik tarım faaliyetleri bir takım komiteler vasıtasıyla yürütülmüştür. Üçüncü dönemde ise (2003), organik tarım sektöründeki faaliyetlerin tam bir yasal dayanağa kavuşturulması amacıyla 03 Aralık 2004de Organik Tarım Kanunu yayımlanmış ve bunu takiben, 2092/91 sayılı Organik Tarım AB Konsey Tüzüğü ile büyük oranda uyumlu olan Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik 10 Haziran 2005de yürürlüğe girmiştir. Ayrıca üçüncü dönemin başlangıcında, organik tarıma yönelik tüm faaliyetler, Tarım ve Köy işleri Bakanlığı (TKB) Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (TÜGEM) bünyesinde kurulan teknik bir daire başkanlığına devredilmiş ve halen Alternatif Tarımsal Üretim Teknikleri Daire Başkanlığı olarak isimlendirilen bu birim tarafından yürütülmektedir. Şu an gelinen durum itibarıyla, ülkemizde organik tarım faaliyetleri 3 Aralık 2004 tarih ve 25659 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 'Organik Tarım Kanunu'' ile bu kanun gereğince 10.06.2005 tarih ve 25841 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 'Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik'' hükümlerine göre yürütülmektedir. Organik tarım kanunu ile sektörde meydana gelebilecek ihlallere karşı cezai yaptırımlar ile kontrol ve sertifikasyon hizmetleri yasal zemine oturtulmuştur. 10.06.2005 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikle Avrupa Birliği komisyonunun sürekli güncellediği 2092/91 sayılı yönetmeliği en son şekli ile güncellenmiş ve organik tarım faaliyetleri AB ile uyumlu bir şekle kavuşturulmuştur.
Dış pazarlarda istenen çeşitlerin, talep edilen miktarlarda ihraç edilerek pazarlanması yayımlanan bu yönetmelikle mümkün olmuştur. Bunu takiben, AB ilgili mevzuatında gelişen ilave değişikliklerin içselleştirilmesini teminen 17 Ekim 2006 tarih ve 26322 sayılı Resmi Gazete de yayınlanan Organik Tarımın Esasları ve Uygulanması Yönetmeliğinin çeşitli maddelerinde değişiklik getiren Yönetmelik Değişiklik Yönetmeliği yürürlüğe geçirilmiştir. Bitkisel Üretim Ülkemizde organik üretim yapan üretici sayısı, üretim miktarı, üretim alanları ve ürün çeşitliliği yıllar içinde artış göstermiştir. 1996 yılında 1.947 olan organik ve geçiş sürecindeki üretici sayısı 2006 yılında 14.256ya ulaşmıştır. Buna göre on yıldan beri üretici sayısında 7 kat artış gerçekleşmiştir Üretim alanları itibarı ile 1996 yılında 6.789 ha olan üretim alanı 2006 yılında 192.789 ha olarak gerçekleşmiştir. Alanlar üzerinden bir kıyaslama yapıldığında 2006 yılı itibarı ile 1996 yılına göre alandaki artış miktarı 28 kat olmuştur.Lakin son yıllarda üretim alanlarında düşme gözlenmiştir bu nispî düşüşün nedeni, doğal toplama alanlarındaki azalıştır. Ancak, kültür üretimi yapılan alan miktarında ise artış söz konusudur. Toplam ürün çeşidi 1996 yılında 26 iken 2006 yılında 203 ürüne çıkmıştır.
Genel olarak organik tarım artış göstermektedir. Ancak, son birkaç yıldır üretim alanında fazla bir değişimin gerçekleşmemesinin sebebi ise yapılan çalışma ve denetimler neticesinde sistemde faaliyeti olmayan atıl haldeki üreticilerin veri tabanından çıkarılmasından kaynaklanmaktadır. Hayvansal Üretim Bahçeşehir Üniversitesinde 19-20 Ekim 2007 Tarihinde düzenlenen Organik Tarım Türkiye 1.Kongresi Raporunda Prof.Dr.İbrahim Ak ve Prof.Dr.Faik Kantar tarafından yapılan sunumun teması Türkiyede organik hayvancılığın sürdürülebilir olup olmadığıdır.Türkiyenin sanayileşme yolunda olan bir tarım ülkesi olduğu vurgulanmış ve hayvan varlığının yüksek ama hayvan veriminin düşük olduğu belirtilmiştir.Örneğin, 2006 yılında 25.616.912 olan toplam koyun sayısına karşılık 2005 yılı toplam hayvansal üretimi 12,390 tondur. Bunun yanında, Türkiyenin doğal mera alanlarının uygun olması gibi coğrafi nedenlerden dolayı organik hayvancılık potansiyelinin yüksek olduğu ifade edilmiştir.
Türkiyede hayvancılıgın durumuna iliskin olarak söylenenlerin en çarpıcı olanı ^hayvancılık konusunda uzun vadeli belirgin bir politikanın^olmayışıdır.Daha sonra hayvancılığın genel yapısı ele alınmıstır. Bu çerçevede, hayvancılıgın Türkiyede genelde geleneksel, kendi kendine yeterliligi benimseyen, karma ve kapalı sistem bir üretim modeli benimsedigi belirtilmis ve kanatlı yetistiriciliginde tamamen entansif üretim yapıldıgı vurgulanmıstır. Yine bu kongrede organik hayvancılıkta doğal otlatma alanlarının büyük önem taşıdığı ve bu bağlamda Türkiyenin toplam alanının %17sini çayır mera alanlarının oluşturduğu vurgulanmıstır. Türkiyede düsük verimli olan çayır meraların veriminin arttırılması için gerekli önlemler sıralanmıstır.
Bunun akabinde; arıcılık, koyun ve keçi yetistiriciligi, sığırcılık ve tavukçuluk alanlarında organik üretimin düsük oldugu ancak organik üretim potansiyelinin yüksek olduğu ifade edilmistir. İhracat Ülkemiz Organik ürün ihracatında birçok kaynakta ortalama 35 milyon dolar olduğu yazılmaktadır fakat Tarım ve Köy işleri Bakanlığının kontrol-sertifikasyon kuruluşlarından sağlıklı ve düzenli veri temini konusunda yaşadığı sorunlar nedeniyle yıllık 30 milyon dolarlık kısmı ihracat kayıtlarda görülebilen, ancak yıllık 130-150 milyon dolar düzeyine ulaştığı tahmin edilmektedir.Organik tarımın Dünyadaki Pazar hacmi 40 milyar dolar seviyesindedir.Bu pazarda Türkiyenin ihracatı yaklaşık 150 milyon dolar olup iç Pazar seviyesi ise 5 milyon dolar seviyesindedir. Türk organik ürün sektörü ihracatının, 2012 yılında 1 milyar dolara ulaştırılması ve halen toplam ekili alanlar içinde binde 8 civarında olan organik ürün sahalarının 2012 yılında yüzde 3'e çıkarılması ayrıca, 5 milyon dolar civarında olduğu tahmin edilen iç pazar hacminin aynı sürede 50 milyon dolara çıkarılması hedeflenmektedir.
KAYNAKLAR
1-Türkiyede ve ABde Organik Tarım mevzuatının son durumu(http://organik.bahcesehir.edu.tr)
2-Organik Tarım Türkiye 1.Kongresi Raporu(http://organik.bahcesehir.edu.tr/UserFiles/File/rapor/turkcetoplu.pdf)
3-Organik Tarım (http://www.ankara-tarim.gov.tr )
Subscribe to:
Posts (Atom)